Hep bir hüzün var ayrılıklarda,
Nedendir bilinmez.
Çok sevdikleri için mi
İnsanlar birbirlerini
Bu kadar hüzünlüler,
Yoksa bir daha kavuşamayacaklarından
korktuklarından mı.
Belki de gelip geçici
olduklarını anladıklarından.
11.07.2011 Otogar
Hayat güzeldir
27 Temmuz 2015 Pazartesi
2 Temmuz 2015 Perşembe
Alengiri
18 Nisan 2015 Cumartesi
Uluma
Haydi gidelim o zaman, senle ben,
Gece, gökyüzüne yayılınca
Ameliyat masasında yatan baygın bir hasta gibi.
O bilindik terk edilmiş sokaklardan geçelim,
Tek gecelik ucuz otellerdeki erinçsiz gençlerin mırıltılı kuytularından
Usandırıcı bir tartışma gibi uzayıp giden sokaklardan
Sinsi amaçlar güden
Seni kaçınılmaz bir soruya yönlendiren...
Ah, sorma sakın, "Nedir?" diye
Gel gidelim ziyaret etmeye.
Denizin odalarında oyalandık
Kızıl kahve yosun taçlı deniz-kızlarla
İnsan sesleriyle uyanınca boğulduk sonra.
Allen Ginsberg
21 Aralık 2014 Pazar
"Bensiz Şiir"
Gün ağardığında ben olmayacağım,
Yalnız çıkacaksın evden, dolaşacaksın o sokaklarda,
Arnavut kaldırımı taşları sayacaksın
topukların aralarına girmesin diye dikkat ederek,
Başını gökyüzüne kaldırıp,
Ne kadar hüzünlü bir gün diyeceksin.
Yağmur yağıyor olacak
Belki de güneş parlıyor,
Bulutlar dağılıyor,
Masmavi gökyüzü engin denizler gibi
seni sarmalıyor olacak.
Bir başına yürüyor,
Elindeki soğukluğu hissediyor olacaksın.
Bir kafeye oturup
Sıcak sabah çayını içeceksin,
Belki de mükellef bir kahvaltı yapacaksın,
Garson kız afiyet olsun diyecek sana.
İşine gideceksin sonra
Hani o çok sıkıldığın,
hiç gitmek istemediğin.
Samimiyetsiz günaydınlar,
İyi çalışmalar karşılayacak seni.
İçin daralacak,
Kendini boğulmuş hissedeceksin,
Seni neşelendiren kimse olmayacak.
İş bitecek, eve döneceksin,
Belki yolda biraz alışveriş yapacaksın
Akşam yemeği için.
Yahut bulaşıkla uğraşamam şimdi deyip,
Bir yerlerde bir şeyler atıştıracaksın.
Kapıyı aralayarak eve gireceksin,
Boş, soğuk ve ıssız.
Tüm ışıkları açacaksın
Aydınlansın diye karanlık odalar,
Ses olsun diye
Televizyonu sonra.
Şeker pembesi eşofmanlarını giyeceksin,
Hani sana çok yakışan.
Sana arkadaşlık etsin diye
Sarılacaksın yastıklara,
Soğuk yatağa girip,
Başını yastığa koyacaksın.
Ve işte o anda
İdrak edeceksin
Artık hayatında olmadığımı...
Yalnız çıkacaksın evden, dolaşacaksın o sokaklarda,
Arnavut kaldırımı taşları sayacaksın
topukların aralarına girmesin diye dikkat ederek,
Başını gökyüzüne kaldırıp,
Ne kadar hüzünlü bir gün diyeceksin.
Yağmur yağıyor olacak
Belki de güneş parlıyor,
Bulutlar dağılıyor,
Masmavi gökyüzü engin denizler gibi
seni sarmalıyor olacak.
Bir başına yürüyor,
Elindeki soğukluğu hissediyor olacaksın.
Bir kafeye oturup
Sıcak sabah çayını içeceksin,
Belki de mükellef bir kahvaltı yapacaksın,
Garson kız afiyet olsun diyecek sana.
İşine gideceksin sonra
Hani o çok sıkıldığın,
hiç gitmek istemediğin.
Samimiyetsiz günaydınlar,
İyi çalışmalar karşılayacak seni.
İçin daralacak,
Kendini boğulmuş hissedeceksin,
Seni neşelendiren kimse olmayacak.
İş bitecek, eve döneceksin,
Belki yolda biraz alışveriş yapacaksın
Akşam yemeği için.
Yahut bulaşıkla uğraşamam şimdi deyip,
Bir yerlerde bir şeyler atıştıracaksın.
Kapıyı aralayarak eve gireceksin,
Boş, soğuk ve ıssız.
Tüm ışıkları açacaksın
Aydınlansın diye karanlık odalar,
Ses olsun diye
Televizyonu sonra.
Şeker pembesi eşofmanlarını giyeceksin,
Hani sana çok yakışan.
Sana arkadaşlık etsin diye
Sarılacaksın yastıklara,
Soğuk yatağa girip,
Başını yastığa koyacaksın.
Ve işte o anda
İdrak edeceksin
Artık hayatında olmadığımı...
18 Eylül 2014 Perşembe
Alaçatı'14
2014 yazı ve yine bir Alaçatı seyahati. Sanırım her yaz beni kendisine çekmeyi başaracak bir yer halini aldı burası. İzmit köprü geçişini sabırsızlıkla bekliyorum. Bu yıl yeni mekanların yanında geçen yıldan çok sevdiğimiz ve bu yıl bir kez daha hayran kaldığımız mekanlar da var…
-Kum Beach: Alaçatı’ya
gidiyorsanız ve kendinizi sakin bir koyda rahatça güneşlenirken çimlere veya
kuma uzanmış hayal ediyorsanız adresiniz Kum Beach olmalı. Alaçatı Port’u
geçtikten sonra tabelaları takip edebilirsiniz. Kum Beach ister çimenler
üzerinde güneşlenebilirsiniz, isterseniz kum plaj üzerinde yer alan şezlong
veya minderlere kendinizi bırakabilirsiniz. Deniz üzerinde yüzme alanını
belirlemek için kullanılan beyaz sandallar çok ilgi çekici. Soyunma kabinleri
Kızılderili çadırı şeklinde. Kum beach içerisinde plajın hemen arkasında yer
alan restoran bölümü gayet iyi, garsonlar ilgili. Alaçatı’da ün salan İyi Pizza
burada da hzmetinizde. Ama öğlen yemek saatinde çok yoğun oluyor ve uzun süre
beklemeniz gerekebilir, bu bilgiye göre hareket edin derim. Pizzaları gerçekten
başarılı, özellikle enginar parmesanlı pizzayı tavsiye edebilirim. Burası
ünlülerin de uğrak yerlerinden, her an birisi ile karşılaşabilirsiniz.
-Alaçatı Beach Port: Alaçatı Port’u geçince aslında güzel bir otel. Otelin plajını dışarıdan gelen kişilerde kullanabiliyor. Giriş ücretli, Turkcell Profesyonel Kulüp üyelerine %50 indirim uygulanıyor. Alaçatı’daki en yüksek plaj giriş ücreti burada. Plajı temiz kumluk. Sıra ile dizilmiş şezlong ve şemsiye ikilisinden istediğiniz birisine yerleşebilirsiniz. Plajın arka bölümünde havuz da bulunmakta. Havuz etrafında özellikle çardak şeklinde kabinler gerçekten ilgi çekici. Çim alan üzerinde plaj voleybolu oynayabilirsiniz.
-Fava Meze Balık: Alaçatı’da çarşı içerisinde Kemalpaşa Caddesi üzerinde takıcılar çarşısına gelmeden göreceğiniz bir mekan. Özellikle meze ve balık çeşitleri açısından çok iyi. 20’nin üzerinde mezesi var. Mekan çok sakin ve şık. Kapıdan içeriye girdiğinizde sizi bir avlu bahçe karşılıyor. Masalarda beyaz ağırlıklı bir dekorasyon var ve oturma şekli çok rahat. Avlu ağaçlara asılan şık aksesuarlarla aydınlatılmış. Servis ve garsonların ilgisi yerinde. Masaya oturduktan hemen sonra kendinizi meze dolabının önünde meze seçimi yaparken ve balıkları incelerken bulabilirsiniz. Alaçatı’da gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir mekan, özellikle benim gibi meze aşığıysanız. Sakin ve güzel bir akşam yemeği planınız varsa seçebileceğiniz bir mekan.
-Kabak Çiçeği: Bu güzel Ege mutfağı – ki gerçekten bir mutfak ile karşılaşıyorsunuz. Geleneksel bir Alaçatı evinin al katında geniş bir mutfak, ortasında büyük bir masa üzerinde mezeler ve yemekler dizilmiş. Binanın önünde masalar özenle donatılmış, hatta Arnavut kaldırımı taşlı yolun karşı tarafına duvar dibine de birkaç masa yerleştirilmiş. Etrafında başka hiçbir mekan yok. Alaçatı’nın o yoğun ve kalabalık havasından kaçmak isterseniz, tam mekanı. Meze ve yemeklerinizi mutfağa giderek kendiniz seçiyorsunuz, bazıları cam kaselerde servis ediliyor. Ailece işletilen bir mekan ve çok sıcaklar. Bazı mezeler çok çabuk tükeniyor. Yoğurtlu köz kırmızı biber müthişti. Bazıları çok tanıdık gelen bu mezelerin arasında ilk defa karşılaştıklarımız da var. Hacı memiş mahallesine inerken tabelalar sizi yönlendirecektir, yol biraz karışık gelebilir, veya Port’a giderken yine Hacımemiş tarafında daha kolay ulaşım sağlayabilirsiniz.
-Pla’ce: Kesinlikle bu senenin
olan ve büyük ihtimalle gelecek senenin de benim için favorisi olacak bir mekan
Pla’ce. Alaçatı’ya girdiğinizde Kemalpaşa caddesi (meşhur yürüyüş yapılan
cadde) üzerinde yürümeye başladığınızda takıcıları geçince soldaki ilk sokak
içerisinde olan sıcacık bir mekan. İşletmecisi Ceyda hanım müşterileriyle samimi
şekilde ilgileniyor. Servis elemanları da içtenlikle ve hoş sohbetleriyle size
yardımcı oluyorlar. Bahçe içerisinde şık avizelerle aydınlatılmış bir ortamda
beyaz masalara oturarak leziz mi leziz yemekleri midenize indirebileceğiniz
gibi bulunduğu sakin sokak üzerinde yer
alan dışarıdaki masalarda da aynı zevki yaşayabilirsiniz. Gittiğinizde büyük
bir memnuniyet duyacağınıza emin olabileceğiniz bu güzel mekanda mezeler enfes
mi enfes bence hepsini tatmalısınız. Sıcaklarda ise tereyağında karidesi kesinlikle
atlamayın, tuzda balık veya tavuk ise
favoriler arasında. Yemek sonrası tatlı keyfinizi ise sıcak bir sufle ile
taçlandırabilirsiniz.
-SoleMare: Eğer Çeşme’ye
geldiyseniz herhalde Aya Yorgi koyunda bir gün geçirmeden dönmezsiniz diye
düşünüyorum. Burası etrafında 5 adet özel işletmenin olduğu Çeşme’nin en
popüler koyu. Solemare, bence Aya Yorgi’nin içerisinde bulunan insan kitlesi,
restoranı ve hizmet kalitesi açısından en iyi mekanı diyebilirim. Giriş tüm
mekanlar gibi ücretli ve damsız olarak içeriye girişin pek mümkün olmadığı bir
mekan. Üzerinde şezlongların yer aldığı geniş bir iskeleye sahip, mekanda ahşap
zemin ve iskele üzerine yerleştirilmiş şezlonglarda güneşlenebilir ve Aya Yorgi
koyunda denizin tadını çıkarabilirsiniz. SoleMare’de Saat 5’ten sonra müzik yükseliyor ve Beach
Club tarzı bir hava esmeye başlıyor, kendinizi müziğin ritmine bırakıp dans
edebilir ve gün batımının tadını çıkarabilirsiniz. Hemen belirtmeliyim, Aya
Yorgi koyundaki tüm mekanlar, gece kulüp şeklinde hizmet veriyor. Bazılarını
akşam yemeği için tercih edebilirsiniz. Gece Aya Yorgi koyu bir başka güzelliğe
bürünüyor.
5 Ağustos 2014 Salı
"EĞER"
Nereden not aldığını hatırlamıyorum ama okuduğumda çok hoşuma gitmişti, paylaşmak istedim...
EĞER
Eğer, çevrendekiler itidalini kaybedipte seni suçladığı zaman sen, soğukkanlılığını muhafaza edebilirsen;
Eğer, herkes senden şüphelendiği halde onların bu şüphesini hoşgörü ile karşılayabilir ve kendine olan güvenini kaybetmezsen;
Eğer, bekleyebilir ve beklemekten yorulmazsan, yahut senden nefret edilir sen karşılık vermezsen ve yine ne çok iyi görünmeye çalışır ne de çok akilane laflar söylemezsen;
Eğer, hayal kurabilir, fakat hayallerinin esiri olmazsan;
Eğer, düşünebilir fakat düşüncelerinin kölesi olmazsan;
Eğer, zafer ve felaketle yüzyüze gelir ve bu iki sahtekarı da aynı şekilde karşılayabilirsen,
Eğer, doğru olan sözlerinin hilekarlar tarafından ahmakları oyalayabilecek bir tuzak haline getirilmesine tahammül edebilirsen, yahut hayatını vakfettiğin şeylerin bir anda yıkılışını seyredebilir ve durup yıpranmış aletlerle onu tekrar kurabilirsen;
Eğer, bütün kazançlarını bir hamlede şansın kucağına atıp kurban edebilir ve sonra yeni baştan başlayabilir ve kaybından ötürü hiç sesini çıkarmazsan;
Eğer, iş işten geçtikten sonra kalbini, sinirlerini ve enerjini tekrar seferber edebilir ve gayene ulaşmaya çalışabilirsen ve sana "mukavemet et" diyen iradenden başka hiçbir şeyin kalmadığı halde dişini sıkmasını bilirsen,
Eğer, cahil insanlarla konuştuğun halde faziletlerini muhafaza edebilirsen yahut krallarla dolaştığın halde gururlanıp benliğini kaybetmezsen,
Eğer, herkese kıymet verir fakat kimseye fazla güvenmemeyi bilirsen,
İşte o vakit dünya içindeki herşey senindir, ve hatta daha fazla sen o zaman bir adamsın oğlum.
27 Temmuz 2014 Pazar
"Yavaş Yavaş Ölürler"
Brezilya'lı yazar Martha Medeiros'un çok beğendiğim bir şiirini paylaşmak istiyorum.
--------------------------
Alışkanlıklarının esiri haline gelenler,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ritmini, hızını hiç değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Tanımadıkları kişilerle konuşmayanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Televizyonu gurusu yapanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Tutkudan kaçınanlar,
Siyahı beyaza tercih edenler,
“Ben”i, duygular demetine ağar basanlar,
- ki o duygulardır gözlere ışığını yeniden kazandıran
Ve kırık kalpleri onaran -
Yavaş yavaş ölürler.
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Belirsizlik için bilineni riske atmayanlar,
Rüyalarının peşinden gitmeyenler,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Seyahat etmeyenler,
Okumayanlar,
Müzik dinleyemeyenler,
İçlerinde lütuf bulunmayanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Kendilerine olan sevgilerini yıkanlar,
Hiçbir zaman yardım istemeyenler
Yavaş yavaş ölürler.
Günlerini kötü talihinden
Veya dinmeyen yağmurdan yakınmakla geçirenler
Yavaş yavaş ölürler.
Bir projeden başlamadan vazgeçenler,
Bilmedikleri konularda soru sormayanlar,
Ve bildikleri konuda soru sorulduğunda cevap vermeyenler
Yavaş yavaş ölürler.
Küçük dozlarda ölümden kaçınalım,
Yaşamanın nefes alma basit eyleminden çok daha fazla
Çaba gerektirdiğini her zaman hatırlayalım.
Sadece canlı bir sabır göz kamaştırıcı mutluluğa ulaşmaya götürür.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)